Gitti...

Gibi..

Günaydın.. Sensiz gibi kalktım. ağırıma gitti. Günaydın...

....

http://www.psinawa.com/musics/nart_pshinalexer.mp3

Birikmis Dörtlükler

Evde, sağda, solda, barda, sokakta, sigara paketinde, eskiz defterinde, evin duvarında, masanın kenarında bayadır birikmiş olan dörklükler.. Hiç elemeden bulduğum erşeyi çekebildiğim kadar temize çektim.

I -------------------------------------------------------------

Gece şarap gibi...
İki kişi baş başasınız...
Sen ve sensizliğin...
Kalanı meze hayat/ta.

II -------------------------------------------------------------

Bekler isem doğmaz gün.
Sabah olmaz.
Ekler isem kalmaz sevdiğim.
Sen olmaz.

III -------------------------------------------------------------

O sessizlik vardır ya hani,
Kendimizden kaçtığımız,
Kendimizle baş başa kaldığımız.
İşte biz “O” diğerleri onun için varız...

IV -------------------------------------------------------------

Dünyanın sırrına ersen de,
Anlatacak kimsen yok ise,
Boğulursun sensizliğinle.
Karaya vurur yalnızca hiç kimse.

V -------------------------------------------------------------

Sen ki; kovalarken akrep yelkovanı boş duran,
Onlar vazgeçse sana ne fayda.
Ben ki; akreple yelkovan arasında koşturan,
Ben benden vazgeçtim onlara ne fayda.

VI -------------------------------------------------------------

Sen; varlığı ile yokluğu unutturan.
Sen; yokluğunda hiçliğe mana katan.
Sen;
Birazcıkta ben;
Biz miyiz acaba bize boyun eğdiren.

VII --------------------------------------------------------------

“Günaydın....” Rahatsız edercesine...
Senden değil, sevdiğinden özür dileyerek.
“Günaydın...” Rahata erercesine...
Güneşten değil, aydan özür dileyerek.

VIII -------------------------------------------------------------

Olmasan da yanımda, yakınımda,
Tenin, kokun, ruhun burada.
Bir gün ister isen sen sen olmak,
Tenin, kokun, ruhun burada...

IX -------------------------------------------------------------

Boğazımdan geçemeyen bade gibisin.
Ne geçmişin var, ne geleceğin.
Şu an öyle güzelsin ki,
Yutkunmaya korkumdan nefes alamıyorum.

X -------------------------------------------------------------

Baştan yaşamalı hayatı sensiz.
Görmeli o zaman, yaşam kimsesiz.
Sen bir başına herkes isen,
Bana yaşamak haram sensiz.

XI -------------------------------------------------------------

Her iç çekişimde vuruyor bedenime...
Çınlıyor sesin “Yapmaa” bedenimde.
Hak herkese bir beden vermiş...
Sayende o beden “Biz'e” dar gelmiş.

XII -------------------------------------------------------------

Sesin çınlar kulaklarımda,
Sadece sesin çınlar kulaklarımda,
Ne sen varsın şiarımda nede biz...
Sadece sesin çınlar kulaklarımda,

XIII -------------------------------------------------------------

Yazan el değildir,
Gören göz değildir,
Aşk olmasa,
Onlar bir bok değildir.

XIV -------------------------------------------------------------

Oturdu mu yaşam sofrasına,
Ne içersin? diye sormazlar adama.
Gün ola devran döne bu sofralarda.
Aşksız yar, yarsız şarap zıkkım ola.

XV-------------------------------------------------------------

Neden iki gözün, iki kulağın, iki elin var yar?
Daha iyi gör, daha iyi duy, daha iyi hisset diye...
Peki neden bir ağzın, bir kalbin var?
Tart da konuş, sevginin kıymetini bil diye..

XVI -------------------------------------------------------------

Özlemişim bir köşede öylece oturmayı.
Sensiz, seninle baş başa kalmayı.
Seni sana anlatmayı, seni sensiz yaşamayı.
Sen, ben bir de biz. Hepimiz baş başa yalnız.

XVII -------------------------------------------------------------

Şarabın fena kırmızı,
Aşkın bende kalan kırıntısı.
Sen bende, ben sende isek,
Bizde ki neyin sıkıntısı?

XVIII -------------------------------------------------------------

Bir ömür gibiyse bu boş kağıt,
Bak senle doluyor yine...
Saflığından bir şey kaybetmiyor,
Ömre mana katıyorsun.

XIX-------------------------------------------------------------

Mezesi aşktır bu işin.
Kadeh boş kalsın bu gece,
Sen yanımda yok,
Sen tende çok isen.

XX -------------------------------------------------------------

Yine bir hiçliğe uyanacağım,
Sen yok, ben çok...
Güneş vuracak yüzüme,
Sen çok, ben yok.



..... Ele kalem Aldıran herkese ve herşeye şükranla ....

ÜÇ NOKTA


Karanlıktan yeşermeye başlayan ümitler,
Ümitler arasında kendimi görüyorum.
Kendimi gördükçe anlıyorum diğerlerini.
Anladıkça diğerlerini değerleniyor diğerleri.

Bir şey seviyorum, hiç bir şeye ait olmayan.
Bir ayakkabı var elimde kimseye olmuyor.
Aşkla dolu içim dışım, hiçbir sadakati olmayan.
Kahrolası ayakkabı bana da olmuyor.

Gecenin Tam Üçünde...

Belki de bu ben, benimdir.
Belki de bende bana en ağar gelen sensindir, bu kadar zaman beni benden saklayan sevgin ile..

Hoşgeldin...

Bir Nefese İhtiyacım var... (Sana Değil... Sadece Sana ihtiyacım var)

Her alınan nefes, eksiltilen ömür değil; yaşama katılan güzel bir değerdir. Önemli olan nefesleri değerleri kadar içine çekmektir...

Diye düşünmek... Düşündürmek... Düş mek... Düşe Yazmak.. Düşten kalkmak...

Tınılarda hayatı saklamak.. Islık bile çalsan anıların çalınacak...

Hakikati arar iken kendini, benliğini kaybetmek....

Susmak... Sesisizliği, sensizliği dinlemek...

Git gide azalmak... katlanmak..

Ağlamamak için çabalamak..

Ağlamak..............

Hissizlik...
His Siz Lik

His

Siz

Lik..

Ben geçmise aitim

- Hepimiz genç delikanlı iken haksızlık gördüğümüzde savaşırdık.

- Ama artık bazı sorunların kılıçla çözülemiyeceğini öğrendik.

- Ama bazıları da kılıçsız çözülemiyor.


(...)


- Karl şerefsizlik ettiğinde şeref yeminin geçersiz kılınır.

- Yemin asla geçersiz kılınamıyacağı için yemindir.


(...)


- Birdaha ki karşılaşmamızda birimiz ölücez..


(...)


- O zaman tanrı seninle olsun.. Ama bizler olmayacağız...


(...)


- Shshs... Ben geçmişe aitim, üniformaların siya olup yetişkinlerin giydiği zaman yani...

Gün-aydı-M

O kadar huzursuz uyudum ki dün gece. Hiç beklemezdim bu kadar huzurlu uyanacağımı... Rüyalar etkiliyor hayatları. Yeni bir çağ başlamış gibi içimde. Sanki Fatih içimdeki yıkılmaz surları delmiş, İstanbul'u değilde beni ele geçirmiş. Ve bir çağ kapanmış diğeri başlamış.. Sonusuza değin süreceğine inanılan 1000 Yıllık Bizans İmparatorluğu yıkıldı. Fetihden sonra idamlar başlar... Bütün dünyada cellatlar cingenelerden seçilir...

Yeni bir güne, Yeni bir yaşama MERHABA...

Çok Kara günler gördük...
Çok Saklandık karanlık sokaklarda...
Çok acı çektik ayrılıkla, hasretle...
Çok acıttı şarap içimizi...
Çok kavgalar verdik uğruna...
Çok ağladık gecelerce...
Çok yordular bizi..
Ay'ı izlerken sürekli,
Bilemezdim ki şafakla geleceğini...

Günaydın... Merhaba.. Hoşgeldin... Teşekkürler...

Naci en alamo

hiçlikten geliyorum
ne bir yerim var
ne de vatanım

bir yangın başlatabilirim parmaklarımla
yüreğimle şarkı söylerim sana
ki yüreğimin teli sızlamakta

Aşktan doğdum ben
hiçlikten geliyorum
ne bir yerim var
ne de vatanım

Büyüler seni, acınla şarkı söylediğinde kadınlarımız.

Naci en alamo "Dinlemek İstersen"

Lütfen

no tengo lugar
y no tengo paisaje
yo menos tengo patria.

"Saygı... Biraz Saygı. Göz görür Gönül kalanır.. Ama Biraz Saygı"

Sensiz

Sensiz... Sigarasız.. Camel Aldım bu gün yıldönümü kutlaması mahiyetinde... Vel hasıl... alkol.. Sevda baştan gitmiyor yar ile yatmayınca.... Susssss... Dinlee..... yaşaa....


Ben ?

Yalan ...

Terim ilaçtır benim...


........


niye ben ölmüşmüyem?

git.... git...geçmiyor günler geçmiyor...

Göğsüm daralıyor yüreğim kanıyor

Sakin göllerin kuğusuyduk
Salınarak suyun yanağında
Yarılan ekmeğin buğusuyduk
Göğsüm daralıyor yüreğim kanıyor
Olmasaydı sonumuz böyle

Biri saksımızı çiğneyip gitti
Biri duvarları yıktı, camları kırdı
Fırtına gelip aramıza serildi..
Biri milyon kere çoğaltıp hüzünleri
Her şeyi kötüledi, bizi yaraladı..
Biri şarabımızı döktü, soğanımızı çaldı,
Biri hiç yoktan vurdu kafeste kuşumuzu!
Dedim ya, ciğerim yanıyor, yüreğim kanıyor
Olmasaydı sonumuz böyle

Göğsüm daralıyor yüreğim kanıyor
Olmasaydı sonumuz böyle

Dağlarda çoban ateşiydik
Dolanarak mavzer yatağına
Ceylanın pınara inişiydik
Göğsüm daralıyor yüreğim kanıyor
Olmasaydı sonumuz böyle

Birer yolcuyduk aynı ormanda kaybolmuş
Aynı çıtırtıyla ürperen bir serçe
Hep aynı yerde karşılaşırdık tesadüf bu
Birer tomurcuktuk hayatın kollarında
Birer çiğ damlasıydık
Bahar sabahında, gül yaprağında..
Dedim ya, hiç yoktan susturuldu şarkımız
Yüreğim kanıyor, ciğerim kanıyor
Olmasaydı sonumuz böyle

Göğsüm daralıyor yüreğim kanıyor
Olmasaydı sonumuz böyle


Bunu huzurunun, keyfini, acısını yaşamama izin verin en azından... 
 
MerCi 

Şimdi Gibi Bisey

Beirut Çalıyor...

http://www.youtube.com/watch?v=-UJX0QpkhhU

Bu benim için şimdi.. Peki ya senin için..

Tabiki değil.. Olamaz da olmamalı da. Sen ve ben ne kadar farklı isek şimdimiz ve hakikatlermiz de o kadar farklıdır. Onun için kavga denilen şey vardır ya hayatta. Sen ile benim aramda ki o şeyi kaldıra bilmek adına birbirimizle verdiğimiz savaşlar.. Ne ben beni sana göstermek isterim, ne sen görmek... Ne sen seni bana göstermek istersin ne ben görmek... Görsek, bilsek, istesek birbirimizi kavga niye..

Kavga etmesek.. bu an kimin?

Bu arada ikinci şarkı çalmaya başladı..

( http://www.youtube.com/watch?v=N-mqhkuOF7s&feature=related )

Şimdi bu an benim yaşadığım an ise....
Senin bunları okurken hissetiklerini hissediyor sanıyor isem kendimi...
Benim yazma hızımla senin okuma hızn tutmadı...

Çok çabuk bitti birinci şarkı.. ( Arkadaşlar dağıla bilir miyiz bu özel bir husus)

neyse allah tan gittiler...

...............


Evet günaydın.. sensiz bir sabaha daha... İlk sigaram bile anlamsız olucak.... Ne ben uyamış olucam nede sen uyumuş şu vakitte.. Bu sabah sensiz uyandımm... Sensiz olmaz.. Seniz olma....


Günlerce kalakmadan sana yazabilirim.. Dokunduğum şeylerin hepsinin sen olduğunun o kadar farkındayım ki.. Onlar ne sigara, ne klavye, ne de soğuk bira... Hepsi sensin.. her şey sensin.. Beni Ben eden.. Gözlerimi tekrar semaya çeviren...  Yıldızları gösteren.. Bak orada ben varım, bir de sen diyen....


Bu yaşananlardan " Bir sana bir de bana"..  onun için dayanamıyorum böyle anlarda.. İstiyorum ki duy bu haykırışları.. Evet.. Haykırışları.. Seviyorum seni sen bilmesende... Gösteremesemde.. Anlamasan da anlatamasam da.. Bulutların üstünden bıraktım ben kendimi......


bulutların üstünden
bıraktım ben kendimi
sonunu düşünmeden
duygular sarınca beni
gizlice tuttum elini
yüzüne baktım usulca
gözlerin fısıldadı ah
mutluluğu yavaşça

çiçeklerin kokusu
dalgaların şarkısı
rüzgarın fısıltısı
bir sana bir de bana.....


Az sonra..

Uyamamıyacağım sabaha doğru koşarken..
 
Eminim yine düşeceğim...

 Yanımda olmasan da elimden tutup... Beni yatağa Yatıran sen olacaksın.. Sonra koynuma giren.. Bana Huzurunu bahşeden.. Sabah uyandığımda bana günaydın diyen...

Ben Peşinen söyleyeyim sen daha uyumamışken...


GÜNAYDIN.....



İşte Şimdi Senin için Başlıyor...






..............................................................................

Hürriyete Doğru

Gün doğmadan,
Deniz daha bembeyazken çıkacaksın yola.
Kürekleri tutmanın şehveti avuçlarında,
İçinde bir iş görmenin saadeti,
Gideceksin
Gideceksin ırıpların çalkantısında.
Balıklar çıkacak yoluna, karşıcı;
Sevineceksin.

Ağları silkeledikce
Deniz gelecek eline pul pul;
Ruhları sustuğu vakit martıların,
Kayalıklardaki mezarlarında,
Birden
Bir kıyamettir kopacak ufuklarda.
Denizkızları mı dersin, kuşlar mı dersin;
Bayramlar seyranlar mı dersin,
Şenlikler cümbüşler mi?
Gelin alayları, teller, duvaklar, 
Donanmalar mı?

Heeey !!!!!!!!!!!!!

Ne duruyorsun be, at kendini denize:
Geride bekliyenin varmış, aldırma;
Görmüyor musun, Her yanda hürriyet;
Yelken ol, kürek ol, dümen ol, balık ol, su ol;
Git gidebildiğin yere...

.................


Zamanın bir yerinde... Bir şekilde...

Planlanmamış güzel tesadüfler içerisinde yer bulur isek gideririz özlemimizi. Ne güzel günler yaşamışız diye..

Saadetinin tadını çıkart..

Benim bu sahne de rolüm yok..

Görmüyor musun, Her yanda hürriyet;
Yelken ol, kürek ol, dümen ol, balık ol, su ol;
Git gidebildiğin yere..
.

Git bakalım... Belki orada karşılaşırsın özlemini duyduğun şeylerle.. Oralar da bana da rastlar isen, Ne mutlu BİZ'e

Özlem denilen şey asla tek başına yaşanamayan birşey..

Merci MILADY....

HİS

Hissetmeyi hissetmeyi hissetmek... Hissetmek... his... et... mek... his....

DÜS-ÜN

Söyle bir dünya düşünsene;

Kimse sana karışmıyor… Kendi doğruların çerçevesinde, çerçeveyi oluşturan insanlarla, yargısız-kaygısız yaşıyorsun/uz. Kimse kimseye “Yapma” – “Etme” – “Gitme” – “Kalma”  demiyor…

Fikir var, müdahale yok. Tavsiye var, teşvik yok. Teklif var, ısrar yok.

En büyük tartışmaların bile sonunda ki aydınlıkta söylenen tek söz “Günaydın”

Karşındakinin gözlerine baktığında içinden gelen tek söz “Var olmuşluğuna şükran”

Her “Seni Seviyorum” ilk sigara gibi tatlı, Her “Bende Seni Seviyorum” Son sigara gibi doyumsuz…

Bilenin bildiği şeylerin güzelliğinin bilincinde olduğu, Bildirenin bildirmediği şeylerin bile bilindiğinin farkında olduğu. Bilmek diye bir şeyin kesin gerçek olmadığı, “Hissetmenin” Hükümdar olduğu…

İnsanın insanı özüyle sevdiği, “O özün” değişmeyeceğini bildiği,  zaten işte onun için onu sevdiği, çırılçıplak yaşanan hayatlar olduğunu bir düşünsene.

Ya da düşünme…

YAŞA….



Günaydın, Var olmuşluğuna şükranla....

PATİKLERİM

Bak. Buz gibi artık ellerim.

Ne sabah ayazı, ne de tekel birası,

Yalnızca buz gibi artık ellerim.

Bir köşede rakı kokar halde unutulmuş patiklerim.

Bende artık yalnızca rakı kokan patiklerim....

Amé sam chorrorre Sabina... Dural beshava. Seoca mi înima

Mesai bitmiştir.. Haberler, Durumlar, İnsanlari...  Şimdi Hissetme Zamanı diye düşünür.. Ve ayağa kalkar hızlıca...

Bağırarak acilen sokağa koşar adam. Geride sönmeye yakın bir sigara kültablasında, bir de kapatılmaya tenezül edilmemiş bilgisayar.

Kedi bağırırken arkasından kitlemeden çıktığı kapının ardındaki Sokak havası yüzüne çarpar ırzına geçercesine... Sevinir.. Güler...

Hissetmeye başlar varlığı... Hazzı.. Ve Sokakta varolmanın Hazzı... Elleri Ceplerinde..

Azında bir türkü: Ando suno la dikhav. Le rakhensa na sovav. Phen tu, Dévla! So te kerav!

HİS

Hisedilememeyi hissetmek...

Sabina

Yanımda iken varlığı, uzakta iken vaolmuşluğu ile huzur sunan...
Efkara, Kedere mahal vermeyen..
Yaşamın arasında kaybolurken Yaşanmışlığın güzelliği içerisinde anılarda yol gösteren....
Uykuyla uyanıklık arasında, düşle gerçek arasında.  - Araf -
Huzurla uyumak, huzurla uyanmak, huzurla tekrar uyumak, huzurla tekrar uyanmak, huzurla uyumak, huzurla uyanmak, huzurla tekrar uyumak, huzurla tekrar uyanmak, huzurla uyumak, huzurla uyanmak, huzurla tekrar uyumak, huzurla tekrar uyanmak....

Sabina....

Hasret... Hasret... Hasret... ve ....

Pazar

İşte yine bir Pazar.. Hiç bir pazar pazar olamıyor O pazardan sonra. Pazarı silebilecek kadar karamsar bir pazardı.. Vedası güzel, keyfi güzel, denemesi güzel bir pazardı.. Ama Pazarları da aldı gitti... Sessiz kaldı.. Haykırdı...

Bu güzelim bahar havasında Pazar kahvaltısı için markete alışverise gittim... Ben giderim dedim.. Çıkayım biraz güneşi göreyim, insanları içime çekeyim. Apartmandan çıktım.. Köşeyi döndüm... Kala kaldım Bahçelievler Caddesinin ortasında.. Başı sonu belirsiz hiç başlamamış ve hiç bitmeyecek cadde. 200 mt araya 200 yaşam sığdırdı 200 günde..

Korna çalar adam kendine gelir... Burak bağarır kahvaltıya iner...

Deneme Yamulma

Denemek zevkli bir şey,

Yanılmak öğretici.

 


SABİNA

*benden saklıyabileceklerin yalnızca senin bilmediklerin... (Merci)

Şarkısız Şarkıcı

 ...

Şimdi ne şarkım kaldı,
Ne eski gitar, ne güzel anılar.
Ne şarkısız şarkı kaldı şimdi,
Ne de ağlayan gitar

Ah! satıp gitarı
Bu kentten kaçmalı.

...

Tu me manques mademoiselle

Sabina.

Özgür, Hür.... Aç karınla sabah simitçi bulamayıp, günaydınla yetinen..

Sahte

Sen yokken buralarda 
Yalanlar 
Yılanlar dolu 
Kimler için gözyaşları döktüm 
Hangi oyuncu dudakları 
Öptüm 

Elleri sahte gözleri sahte 
Gülüşleri sahte insanler tanıdım 
Elleri sahte, gözler sahte, Sevişmeleri sahte insanlar tanıdım 
Ve hepsinden kaçıp kendi 
Geceme saklandım 

Ne aşklar söndü bir gecede 
Geriye sözler 
Düşler kaldı 
Kimler için gözyaşları döktüm 
Hangi oyuncu dudakları 
Öptüm
Elleri sahte gözleri sahte 
Gülüşleri sahte insanler tanıdım 
Elleri sahte, gözler sahte, Sevişmeleri sahte insanlar tanıdım 
Ve hepsinden kaçıp kendi 
Geceme saklandım 
- Metro -

KEDİ

Küçük ıslak bir kedim var düşümde.
Titriyor tüm bedeni estikçe varlığın tadı.
Karton bir çatı var gökyüzüyle arasında
Huzurlu uykuya hasret gözleri,
Yaşamı tadıyor günlerin aydınlığında.
Akrep yelkovanla yarışıyor,
Kedim onlara bakıyor.

Uyanıyor bir anda kucağımda,
Panjurdan sızan sabah güneşiyle.
Sıcak battaniye ve ten kokusu,
Karışıyor çayın lezzetiyle birbirine.
Küçük ıslak bir kedim var düşümde.
Küçücük, sırıl sıklam, kıvır kıvır.
Islanmayı seven, Sırılsıklam Aşık eden.

Hemencecik Bitt..

Yapalım dedi.. Yaptık. bakalım neler olacak.. ( Dip.. Baya dip not.. Sayın Sertkaya..Öyle yaşanmaz.. Sen daha iyi biliyosun.. Kusmak lazım...)

http://sfby.blogspot.com

SFBY

Koraya söz vermiştim... Bi Blog hazırlayacaktım.. 4'ümüz yazıcaktın.. Madem vakit var dur ben onu yapatım..

Elifi Arar iken

Savrulurken ruhlarımız oradan oraya,
Şarapla yıkandı yasak bedenlerimiz.
Güneş doğmaz bir diyarda gün doğdu.
Uyandık, uyunmayası uykulardan.

Haydi Bakalım

Ver Yansın..