HİS

Hissetmeyi hissetmeyi hissetmek... Hissetmek... his... et... mek... his....

DÜS-ÜN

Söyle bir dünya düşünsene;

Kimse sana karışmıyor… Kendi doğruların çerçevesinde, çerçeveyi oluşturan insanlarla, yargısız-kaygısız yaşıyorsun/uz. Kimse kimseye “Yapma” – “Etme” – “Gitme” – “Kalma”  demiyor…

Fikir var, müdahale yok. Tavsiye var, teşvik yok. Teklif var, ısrar yok.

En büyük tartışmaların bile sonunda ki aydınlıkta söylenen tek söz “Günaydın”

Karşındakinin gözlerine baktığında içinden gelen tek söz “Var olmuşluğuna şükran”

Her “Seni Seviyorum” ilk sigara gibi tatlı, Her “Bende Seni Seviyorum” Son sigara gibi doyumsuz…

Bilenin bildiği şeylerin güzelliğinin bilincinde olduğu, Bildirenin bildirmediği şeylerin bile bilindiğinin farkında olduğu. Bilmek diye bir şeyin kesin gerçek olmadığı, “Hissetmenin” Hükümdar olduğu…

İnsanın insanı özüyle sevdiği, “O özün” değişmeyeceğini bildiği,  zaten işte onun için onu sevdiği, çırılçıplak yaşanan hayatlar olduğunu bir düşünsene.

Ya da düşünme…

YAŞA….



Günaydın, Var olmuşluğuna şükranla....

PATİKLERİM

Bak. Buz gibi artık ellerim.

Ne sabah ayazı, ne de tekel birası,

Yalnızca buz gibi artık ellerim.

Bir köşede rakı kokar halde unutulmuş patiklerim.

Bende artık yalnızca rakı kokan patiklerim....

Amé sam chorrorre Sabina... Dural beshava. Seoca mi înima

Mesai bitmiştir.. Haberler, Durumlar, İnsanlari...  Şimdi Hissetme Zamanı diye düşünür.. Ve ayağa kalkar hızlıca...

Bağırarak acilen sokağa koşar adam. Geride sönmeye yakın bir sigara kültablasında, bir de kapatılmaya tenezül edilmemiş bilgisayar.

Kedi bağırırken arkasından kitlemeden çıktığı kapının ardındaki Sokak havası yüzüne çarpar ırzına geçercesine... Sevinir.. Güler...

Hissetmeye başlar varlığı... Hazzı.. Ve Sokakta varolmanın Hazzı... Elleri Ceplerinde..

Azında bir türkü: Ando suno la dikhav. Le rakhensa na sovav. Phen tu, Dévla! So te kerav!

HİS

Hisedilememeyi hissetmek...

Sabina

Yanımda iken varlığı, uzakta iken vaolmuşluğu ile huzur sunan...
Efkara, Kedere mahal vermeyen..
Yaşamın arasında kaybolurken Yaşanmışlığın güzelliği içerisinde anılarda yol gösteren....
Uykuyla uyanıklık arasında, düşle gerçek arasında.  - Araf -
Huzurla uyumak, huzurla uyanmak, huzurla tekrar uyumak, huzurla tekrar uyanmak, huzurla uyumak, huzurla uyanmak, huzurla tekrar uyumak, huzurla tekrar uyanmak, huzurla uyumak, huzurla uyanmak, huzurla tekrar uyumak, huzurla tekrar uyanmak....

Sabina....

Hasret... Hasret... Hasret... ve ....

Pazar

İşte yine bir Pazar.. Hiç bir pazar pazar olamıyor O pazardan sonra. Pazarı silebilecek kadar karamsar bir pazardı.. Vedası güzel, keyfi güzel, denemesi güzel bir pazardı.. Ama Pazarları da aldı gitti... Sessiz kaldı.. Haykırdı...

Bu güzelim bahar havasında Pazar kahvaltısı için markete alışverise gittim... Ben giderim dedim.. Çıkayım biraz güneşi göreyim, insanları içime çekeyim. Apartmandan çıktım.. Köşeyi döndüm... Kala kaldım Bahçelievler Caddesinin ortasında.. Başı sonu belirsiz hiç başlamamış ve hiç bitmeyecek cadde. 200 mt araya 200 yaşam sığdırdı 200 günde..

Korna çalar adam kendine gelir... Burak bağarır kahvaltıya iner...

Deneme Yamulma

Denemek zevkli bir şey,

Yanılmak öğretici.

 


SABİNA

*benden saklıyabileceklerin yalnızca senin bilmediklerin... (Merci)

Şarkısız Şarkıcı

 ...

Şimdi ne şarkım kaldı,
Ne eski gitar, ne güzel anılar.
Ne şarkısız şarkı kaldı şimdi,
Ne de ağlayan gitar

Ah! satıp gitarı
Bu kentten kaçmalı.

...

Tu me manques mademoiselle